Hayatımda kariyerimi(!) her zaman aşkın önüne koydum. Öyle ki 4 senedir sevgilim olmaması gerçeğini hep bu kariyer aşkına yordum, ve aslında ilişkilerde dünyanın en başarısız insanı olduğum gerçeğini kendimden saklamış oldum böylece. İnanılmaz akıl veririm, çok pis unuturum. Aşk için acı çekmek mi, Tanrım ne zayıflık! Reddedilmek mi? Salla, dünyada kaç milyar insan yaşıyor, her insan başka bir hikaye. Verdiğim bu akıllarla bu yaşa kadar geldim. Ancak hesap edemediğim ufak bir nokta varmış. Yazdığın senaryodaki rolleri oyuncular kabul etmeyince aşkına karşılık bulamıyormuşsun gibi hissediyormuşsun.
Bunu önce Murat Daltaşak'ta yaşadım. ( Evet soyadıyla dalga geçerek kendimi mutlu ediyorum, bu kadar ufak şeylerden mutlu olabiliyorum) Maillerime dönmedi kereta. Ben de bunun üzerine ofisine gideyim dedim. Söylememe gerek yok, ben mısır apartmanındayken o gmall'daydı, ben gmall'dayken o mısır apartmnındaydı. Yılmadan onun olduğu yere giderken, sadece benim yolda yürüdüğüm süreyi kapsayan bir zamanda dehşet bir yağmur indirdi. Ama ben inatla yoluma devam ettim. Bir yandan da 10 yıl sonraki dergilerdeki röportajları düşündüm.
Murat Daltaban says: ''Oğulcan'ı ilk gördüğümde o 20'li yaşlarının başındaydı. Dot'a geldiğinde sırılsıklamdı, elınde ıslanmıs senaryo parçaları vardı. İlk başta kabul etmeyecektim ama onun gözlerindeki o azmi ve isteği görünce kısafilminde oynamaya karar verdim.''
-cut to reality- Dot'un önünde Efecan'ı gördüm ve Efecan bana daha önce duydugum Daltaban rivayetlerini doğrularcasına açıklamalarda bulundu. Gözüm korkmasına rağen yine de kalacaktım, reddedicekse yüzüme karşı reddetseydi. Ordaydım, ta ki Efecan'ın adamın kendini entellektüellerin kralı, akımların öncüsü olarak görüdüğünü açıklayasıya kadar. Bunu duyduktan sonra, bir an elimdeki senaryolara baktım. Gayet hiç bir sanatsal yanı olmayan, hatta geyik diyebileceğimiz türden birşeydi. Ama yani ben neysem, hikayem de oydu. Kendime laf getirebilirdim ama hikayeme asla. Bu yüzden aldım senaryomu, tuttum evin yolunu. Yolda bir seyyar satıcıdan kayısı ile erik aldım, söylememe gerek yok, çok çirkindi tatları.
yağmurlu bir gündü
24 Mayıs 2010 Pazartesi
written by oğul. an: 12:14
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 reaksiyon:
murat daltaboş says bıdıdabıdı.
cagatay says: daltaboş bok yesin.
ama kötü bi gündü biliyorum. oluyo bazen. yoğurt davası gibi. ay bu aralar her şeyi yoğurda bağlıyorum. o değilde yarın çeşitli aktivitelerden(!) sonra bi süreliğine tabu mu oynasak 3kişi? :)
Yorum Gönder