sizin için canım bilgisayarımda bir klasör açtım çocuklar
güzel fotoğraflarınızı saklıyorum.
son albümünüz beni çekmese de içine, yine de geçmişe dayananan bir bağımız var
erlend, tatlım, sana merve gibi sarılamadım, bu yüzden sana şarkılar hazırladım.
beni bir sevemedin ya, şu belimi bir saramadın ya!
o zaman en hayırlısı olsun hakkımızda...
nasıl güzeldin whitest boy alive iken. ama benim ahdım var. burda değil. başka bir yerde, mesela mesela çek cumhuriyeti'nde ama Prag'da değil. Ya da Lecce bile olur çizmede. ama ne sizin oralarda, ne bizim oralarda... yeniden buluşalım mı? kendime sözüm var, mümkünse doğumgünümde sizi kendime hediye edicem.
görüşesiye kadar en sevdiğim fotoğraflarınızı öpüp başımın üstüne koyuyorum.
anneye selamlar.
seviyorum sizi guys !
12 Ağustos 2010 Perşembe
written by oğul. an: 14:42 2 reaksiyon
oğulcan'ı daha iyi tanıyalım vol.1
8 Ağustos 2010 Pazar
- en sevdiği sezen aksu şarkısı şimal yıldızı
- en sevdiği içecek açık ara kola. ama çok soğuk olacak ve asidi kaçmamış olacak.
- şifremi unuttum sorusu : ''whats your first pet'' cevabı : hiç sevmediği bir arkadaşımın adı
- en sevdiği dizi friends
- sol ayağından nefret ediyor
- koku almıyor
- hayatta en hassas olduğu konu: akli dengesini yitirmiş insanlar ve sokak müzisyenleri. Hiç ağlamamaz, ağlamaz ama onları görünce pek bir üzülüyor.
- tam sayı takıntısı var. sayıları yuvarlamaya meyilli.
- mutsuzken güç aldığı şarkı: ''I'd rather dance with you''
- istanbul'da gitmekten en çok hoşlandığı yer: moda
- itunes ve ipod'unda album adları ve kapakları konusunda çok hassas.
- azize isminde bir kızı olacağını düşünüyor. ( masal ismi de fena gelmiyor son günlerde)
- hayatta yenik düştüğü iki şeyden biri uyku
- şeftali yerken canavarlaşıyor.
- şu ana kadarki en büyük pişmanlığı fransızca'yı boşlamak.
-
to be contiuned
written by oğul. an: 23:44 3 reaksiyon
confessions on a dance floor vol.1
kışlık facebook fotoğrafımdan çok sıkıldım !
written by oğul. an: 11:40 0 reaksiyon
size cümleler hazırladım gençler
7 Ağustos 2010 Cumartesi
son zamanlarda çok ayıp şeyler yapıyorum belki, ama üzgünüm daha fazlasını yapmak istiyorum. insanları eleştirmek bir diğerli zararlı hobim. ama bazen kendimi gerçekten zor tutuyorum. bazen de geçen gün olduğu gibi tutamıyorum.
ismi lazım değil bir arkadaşım facebook iletisine şuna benzer bişi yazmış... ''sabah 11.00 solemareee, 13.00 bilmemnereee, 15.00 çeşmede bi yer yıne, 18, bla bla, 22 paparazzi, 04.00 sabaha karşı seaside..... falan falan'' bende dayanamadım aklımdan geçen ilk şeyi yazdım. ''sanırım ilk defa çeşmeye gidiyorsun'' dedim. belki biraz ayıp oldu ama, napıyım dayanamadım. daha sonra altına arkadaşları bir kaç birşey yazmış, sonra kendisi birşey yazmış, sonra da tamamen silmiş.
herneyse, ama ben cidden gördüm mü dayanamıyorum artık. hasetliğimden değil, kıskançlığımdan da değil. sadece insanların bunları yazarak ne kadar komik duruma düştüklerini görmelerini istiyorum. samimi gelmeyecek ama, gerçekten bazen üzülüyorum da onlar için. twitter ve facebook sizin ne yaptığınızı ilan ettiğiniz bir platform evet, kabul. zaman zaman bunu ben de yapıyorum. ama bari saat vermeyin arkadaşım, görende Miami'sin sanacak.
bu ve buna benzer daha bir sürü cümlelerim var insanlığa karşı, ama içimde tutuyorum. mesela, ben de facebook'uma şunu yazmak istiyorum ''cankaya'nın kessinlikle bizim anlayamadığımız bir aurası var.'' ya da ya da şeyler var ya ... hani yaşadıkları aşkı, dunyanın en onemlı, en tutkulu aşkı zannetme, ama öyle olmadığı için, barı bunu yazıyla facebookta dile getireyim, eş dost'un comment'leri ile kendimi ikna ederim bilinçaltı düşüncesiyle, bir takım şarkısözleri, sevgiliye facebook'tan imalar ... offf c'mon vög, hepsinin altına ''expired'' yazıp kaçmak istiyorum. '' @'' işaretinin de sadece mailllerde kullanılmasını diliyorum.
kendime not: bir kaç ay önce facebookuna belli aralıklarla ''paris ve prague'' yazdın. yapma ! itici oluyorsun tatlım
written by oğul. an: 22:43 1 reaksiyon
yeşil yeşil, senin o yeşil gözlerin var ya
son zamanlarda duyduğum en güzel haber: yeşil pasaport erkeklere geri döndü !
25 yaşına kadar ben de vize derdi olmadan Avrupa'da gezebileceğim demek oluyor bu. İzmir'e gider gitmez ilk işim o yeşil şeyi ele geçirmek ve yılların hasretini gidermek.
İstanbul'da eğlenemediğim cumartesilerin parasını biriktirsem her hafta, 3 ayda bir gidebilirim gerçekten. Bahar aylarında zaten giderim ama, acaba sonbahar da kendime bir kıyak geçsem mi diye düşünmüyor değilim. Kıyağımın adı tabiki Prag : ) Dünyanın en şımarık alışkanlığı. Her sene Prag'a gitmeden duramıyorum şekerim Ya da zaten aylarca kaldığım bir şehirdense, başka yerlere mi yöneltsem rotamı bilemedim.
belki de ben susmalıyım buna couchsurfing karar vermeli. : )
written by oğul. an: 22:31 0 reaksiyon
welcome back
bazı alışkanlıkları ( kötü niyetliysek bağımlılıkları) yok etmek için, yerine yenilerini getirmek gerekli. mümkünse daha az zararlı, hatta tercihen zararsız. her zaman yapılan, ve bedene/kana/ruha işleyen bu (birtakım) alışkanlıklar hayattan çekilince, kocaman bir boşluk oluşuyor çünkü. ben de bu boşluğu yazarak doldurmaya karar verdim.
şu an sadece karar verdim, uygulayıp uygular mıyım görücez
written by oğul. an: 22:22 1 reaksiyon
yağmurlu bir gündü
24 Mayıs 2010 Pazartesi
Hayatımda kariyerimi(!) her zaman aşkın önüne koydum. Öyle ki 4 senedir sevgilim olmaması gerçeğini hep bu kariyer aşkına yordum, ve aslında ilişkilerde dünyanın en başarısız insanı olduğum gerçeğini kendimden saklamış oldum böylece. İnanılmaz akıl veririm, çok pis unuturum. Aşk için acı çekmek mi, Tanrım ne zayıflık! Reddedilmek mi? Salla, dünyada kaç milyar insan yaşıyor, her insan başka bir hikaye. Verdiğim bu akıllarla bu yaşa kadar geldim. Ancak hesap edemediğim ufak bir nokta varmış. Yazdığın senaryodaki rolleri oyuncular kabul etmeyince aşkına karşılık bulamıyormuşsun gibi hissediyormuşsun.
Bunu önce Murat Daltaşak'ta yaşadım. ( Evet soyadıyla dalga geçerek kendimi mutlu ediyorum, bu kadar ufak şeylerden mutlu olabiliyorum) Maillerime dönmedi kereta. Ben de bunun üzerine ofisine gideyim dedim. Söylememe gerek yok, ben mısır apartmanındayken o gmall'daydı, ben gmall'dayken o mısır apartmnındaydı. Yılmadan onun olduğu yere giderken, sadece benim yolda yürüdüğüm süreyi kapsayan bir zamanda dehşet bir yağmur indirdi. Ama ben inatla yoluma devam ettim. Bir yandan da 10 yıl sonraki dergilerdeki röportajları düşündüm.
Murat Daltaban says: ''Oğulcan'ı ilk gördüğümde o 20'li yaşlarının başındaydı. Dot'a geldiğinde sırılsıklamdı, elınde ıslanmıs senaryo parçaları vardı. İlk başta kabul etmeyecektim ama onun gözlerindeki o azmi ve isteği görünce kısafilminde oynamaya karar verdim.''
-cut to reality- Dot'un önünde Efecan'ı gördüm ve Efecan bana daha önce duydugum Daltaban rivayetlerini doğrularcasına açıklamalarda bulundu. Gözüm korkmasına rağen yine de kalacaktım, reddedicekse yüzüme karşı reddetseydi. Ordaydım, ta ki Efecan'ın adamın kendini entellektüellerin kralı, akımların öncüsü olarak görüdüğünü açıklayasıya kadar. Bunu duyduktan sonra, bir an elimdeki senaryolara baktım. Gayet hiç bir sanatsal yanı olmayan, hatta geyik diyebileceğimiz türden birşeydi. Ama yani ben neysem, hikayem de oydu. Kendime laf getirebilirdim ama hikayeme asla. Bu yüzden aldım senaryomu, tuttum evin yolunu. Yolda bir seyyar satıcıdan kayısı ile erik aldım, söylememe gerek yok, çok çirkindi tatları.
written by oğul. an: 12:14 1 reaksiyon