yurdun terasına çıktım bu akşam uzun bir aradan sonra. eski evim gözüküyor burdan, ama hiç içim acımıyor nedense. tam anlamıyla sevgilisinden ayrılmış biri gibiyim. onu görüyor, düşünüyor, ama özlemiyorum. çünkü küçüklüğümden beri kendime bunu öğretiyorum:yeni maceraların başlaması için diğerlerinin bitmesi gerek. rafineri için de aynı şey geçerli. kesinlikle nefretle ayrılmış birbirleriyle asla konuşmayan iki sevgili gibiyiz rafineriyle. oysa ki ilk başta güvenli bir kucak gibiydi, ne zaman acıksak oraya koşardık. nerde yemek yiyelim sorusunun cevabı hep belliydi zaten. ama artık öyle değil. değişen garsonlar, pahalılaşan yemekler o kadar soğuttuki bizi huzur veren rafineri kasvet ve mutsuzluk verir oldu. biz de başka denizlere açıldık. tekinsiz, çekinceli kafelerde bilmediğimiz menülerde boşluklara düştük. çoğu zaman yanlış tercihler yaptık, mutsuz olduk. rafineri aklımızdan geçse de, asla oraya bir daha gitmeyi düşünmedik. çok tuhaf! en yakınken en uzak. belki bir gün beş çayına gideriz.
evim için durum birazcık farklı tabi. ondan daha seviyeli bi'şekilde ilşkimizi sonlandırmışım gibi hissediyorum ama pratikte tam tersi aslında. önünden geçtim geçen akşam, ışık yanmıyordu. benden sonra başkasını bulamadı diye sevindim bi an ama sonra geçti. yeniden içinde olmayı istemedim. o ev yaşanıldığı yıllarda güzeldi.
tutkulu ilişkisinden ayrılıp en eski ama en huzurlu eski sevgilisine dönmüş insanlar beni anlar. tuhaf bir şekilde kürkçü dükkanında işler fena değil. aylinsu ve cansu'nun varlığının katkısı yadsınamaz tabi ama en eskisigi kasvet vermiyor bana. ama yinede yakında gönlümü taş gibi 20 metrekarelik bir çek'e kaptırıp en eski sevgilim yurtsu'yu aldatacağım. sonrası allah kerim.
kürkçü dükkanının terası
30 Mart 2009 Pazartesi
written by oğul. an: 20:00
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 reaksiyon:
allah gönlüne göre versin.
amin.
okurken öyle bi içime işliyo ki yazdıkların, reaksiyon(!) vermeye bile kıyamıyorum. kitap yazar mısın? en azından 1 adet? :)
Yorum Gönder