tag:blogger.com,1999:blog-11832030744077786282024-02-19T09:27:13.895+03:00for the roadoğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.comBlogger47125tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-25622918187440222072010-08-12T14:42:00.007+03:002010-08-12T15:05:33.531+03:00seviyorum sizi guys !sizin için canım bilgisayarımda bir klasör açtım çocuklar<br />güzel fotoğraflarınızı saklıyorum.<br />son albümünüz beni çekmese de içine, yine de geçmişe dayananan bir bağımız var<br />erlend, tatlım, sana merve gibi sarılamadım, bu yüzden sana şarkılar hazırladım.<br /><br /><span style="font-style:italic;">beni bir sevemedin ya, şu belimi bir saramadın ya!<br />o zaman en hayırlısı olsun hakkımızda...</span><br /><br />nasıl güzeldin whitest boy alive iken. ama benim ahdım var. burda değil. başka bir yerde, mesela mesela çek cumhuriyeti'nde ama Prag'da değil. Ya da Lecce bile olur çizmede. ama ne sizin oralarda, ne bizim oralarda... yeniden buluşalım mı? kendime sözüm var, mümkünse doğumgünümde sizi kendime hediye edicem. <br /><br />görüşesiye kadar en sevdiğim fotoğraflarınızı öpüp başımın üstüne koyuyorum.<br />anneye selamlar.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-H7y6PLIzkdg4EVOdfS-0BbzKW4txGC1YE-V_xVgQzjs2FJIKaEHwSBQq6vFs-8FdXusUdaWFLQt8Ip1bQ2sgfWupCU8sx8OBizPr6KsZeNM5Q2vEQD03Xo2ZW3teCosIfyxivZP8EJek/s1600/2000815_kings_of_convenience_declaration_of_dependance.jpg.jpeg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 298px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-H7y6PLIzkdg4EVOdfS-0BbzKW4txGC1YE-V_xVgQzjs2FJIKaEHwSBQq6vFs-8FdXusUdaWFLQt8Ip1bQ2sgfWupCU8sx8OBizPr6KsZeNM5Q2vEQD03Xo2ZW3teCosIfyxivZP8EJek/s320/2000815_kings_of_convenience_declaration_of_dependance.jpg.jpeg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504491391354912050" /></a><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjn7Nw9lPtKigXbTVHBf1pggOUc4SBgSKU5D5aZww9JacQUcPrzcIE_y0L2wGe7ztm2hCZ4qukQwddtmL2tTJJnEAsQoMJr5wBhuUHwXBnZCtrDpZPIjl0MpPVCYnAuPAgMxq4JwkIhsS__/s1600/2710908269_c69b80be4c_o.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjn7Nw9lPtKigXbTVHBf1pggOUc4SBgSKU5D5aZww9JacQUcPrzcIE_y0L2wGe7ztm2hCZ4qukQwddtmL2tTJJnEAsQoMJr5wBhuUHwXBnZCtrDpZPIjl0MpPVCYnAuPAgMxq4JwkIhsS__/s320/2710908269_c69b80be4c_o.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504492266926213426" /></a><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9iYWHB5zLNjQoz2qxvL2LqKuEt00dqpxvNG1l6BIin77CAJRvgVPeSEZQdwkB1muDHy6mhlzGVnFNVIszQt0xbN_3MRndrL-sZNgWe1maAhScTU_PHRPHhSTsiJVF-d-ty_iB4EZpcu8t/s1600/kingsconvenience.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9iYWHB5zLNjQoz2qxvL2LqKuEt00dqpxvNG1l6BIin77CAJRvgVPeSEZQdwkB1muDHy6mhlzGVnFNVIszQt0xbN_3MRndrL-sZNgWe1maAhScTU_PHRPHhSTsiJVF-d-ty_iB4EZpcu8t/s320/kingsconvenience.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504493019016814290" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-79984607855795245112010-08-08T23:44:00.006+03:002010-08-12T14:32:00.760+03:00oğulcan'ı daha iyi tanıyalım vol.1- en sevdiği sezen aksu şarkısı <span style="font-style:italic;">şimal yıldızı</span><br />- en sevdiği içecek açık ara <span style="font-style:italic;">kola.</span> ama çok soğuk olacak ve asidi kaçmamış olacak.<br />- şifremi unuttum sorusu : ''whats your first pet'' cevabı : hiç sevmediği bir arkadaşımın adı<br />- en sevdiği dizi <span style="font-style:italic;">friends</span><br />- sol ayağından nefret ediyor<br />- koku almıyor<br />- hayatta en hassas olduğu konu: akli dengesini yitirmiş insanlar ve sokak müzisyenleri. Hiç ağlamamaz, ağlamaz ama onları görünce pek bir üzülüyor.<br />- tam sayı takıntısı var. sayıları yuvarlamaya meyilli.<br />- mutsuzken güç aldığı şarkı: <span style="font-style:italic;">''I'd rather dance with you''</span><br />- istanbul'da gitmekten en çok hoşlandığı yer: <span style="font-style:italic;">moda</span><br />- itunes ve ipod'unda album adları ve kapakları konusunda çok hassas.<br />- <span style="font-style:italic;">azize </span>isminde bir kızı olacağını düşünüyor. ( masal ismi de fena gelmiyor son günlerde)<br />- hayatta yenik düştüğü iki şeyden biri <span style="font-style:italic;">uyku</span><br />- şeftali yerken canavarlaşıyor.<br />- şu ana kadarki en büyük pişmanlığı fransızca'yı boşlamak.<br />-<br /><br /><br />to be contiunedoğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-10832760265008417342010-08-08T11:40:00.002+03:002010-08-08T11:42:45.706+03:00confessions on a dance floor vol.1kışlık facebook fotoğrafımdan çok sıkıldım !oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-63378787234972288962010-08-07T22:43:00.007+03:002010-08-08T11:27:18.499+03:00size cümleler hazırladım gençlerson zamanlarda çok ayıp şeyler yapıyorum belki, ama üzgünüm daha fazlasını yapmak istiyorum. insanları eleştirmek bir diğerli zararlı hobim. ama bazen kendimi gerçekten zor tutuyorum. bazen de geçen gün olduğu gibi tutamıyorum.<br /><br />ismi lazım değil bir arkadaşım facebook iletisine şuna benzer bişi yazmış... <span style="font-style:italic;">''sabah 11.00 solemareee, 13.00 bilmemnereee, 15.00 çeşmede bi yer yıne, 18, bla bla, 22 paparazzi, 04.00 sabaha karşı seaside..... falan falan''</span> bende dayanamadım aklımdan geçen ilk şeyi yazdım. <span style="font-style:italic;">''sanırım ilk defa çeşmeye gidiyorsun''</span> dedim. belki biraz ayıp oldu ama, napıyım dayanamadım. daha sonra altına arkadaşları bir kaç birşey yazmış, sonra kendisi birşey yazmış, sonra da tamamen silmiş. <br /><br />herneyse, ama ben cidden gördüm mü dayanamıyorum artık. hasetliğimden değil, kıskançlığımdan da değil. sadece insanların bunları yazarak ne kadar komik duruma düştüklerini görmelerini istiyorum. samimi gelmeyecek ama, gerçekten bazen üzülüyorum da onlar için. twitter ve facebook sizin ne yaptığınızı ilan ettiğiniz bir platform evet, kabul. zaman zaman bunu ben de yapıyorum. ama bari saat vermeyin arkadaşım, görende Miami'sin sanacak.<br /><br />bu ve buna benzer daha bir sürü cümlelerim var insanlığa karşı, ama içimde tutuyorum. mesela, ben de facebook'uma şunu yazmak istiyorum <span style="font-style:italic;">''cankaya'nın kessinlikle bizim anlayamadığımız bir aurası var.'' </span> ya da ya da şeyler var ya ... hani yaşadıkları aşkı, dunyanın en onemlı, en tutkulu aşkı zannetme, ama öyle olmadığı için, barı bunu yazıyla facebookta dile getireyim, eş dost'un comment'leri ile kendimi ikna ederim bilinçaltı düşüncesiyle, bir takım şarkısözleri, sevgiliye facebook'tan imalar ... offf c'mon vög, hepsinin altına ''expired'' yazıp kaçmak istiyorum. '' @'' işaretinin de sadece mailllerde kullanılmasını diliyorum.<br /><br /><span style="font-style:italic;">kendime not: bir kaç ay önce facebookuna belli aralıklarla ''paris ve prague'' yazdın. yapma ! itici oluyorsun tatlım</span>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-21789649772961085662010-08-07T22:31:00.004+03:002010-08-07T22:42:36.495+03:00yeşil yeşil, senin o yeşil gözlerin var yason zamanlarda duyduğum en güzel haber: yeşil pasaport erkeklere geri döndü !<br />25 yaşına kadar ben de vize derdi olmadan Avrupa'da gezebileceğim demek oluyor bu. İzmir'e gider gitmez ilk işim o yeşil şeyi ele geçirmek ve yılların hasretini gidermek. <br /><br />İstanbul'da eğlenemediğim cumartesilerin parasını biriktirsem her hafta, 3 ayda bir gidebilirim gerçekten. Bahar aylarında zaten giderim ama, acaba sonbahar da kendime bir kıyak geçsem mi diye düşünmüyor değilim. Kıyağımın adı tabiki Prag : ) Dünyanın en şımarık alışkanlığı. <span style="font-style:italic;">Her sene Prag'a gitmeden duramıyorum şekerim</span> Ya da zaten aylarca kaldığım bir şehirdense, başka yerlere mi yöneltsem rotamı bilemedim. <br /><br />belki de ben susmalıyım buna couchsurfing karar vermeli. : )oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-7010197609800979052010-08-07T22:22:00.004+03:002010-08-07T23:04:08.276+03:00welcome backbazı alışkanlıkları ( kötü niyetliysek bağımlılıkları) yok etmek için, yerine yenilerini getirmek gerekli. mümkünse daha az zararlı, hatta tercihen zararsız. her zaman yapılan, ve bedene/kana/ruha işleyen bu (birtakım) alışkanlıklar hayattan çekilince, kocaman bir boşluk oluşuyor çünkü. ben de bu boşluğu yazarak doldurmaya karar verdim.<br /><br />şu an sadece karar verdim, uygulayıp uygular mıyım görücezoğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-37827748593107715542010-05-24T12:14:00.006+03:002010-05-24T12:46:55.780+03:00yağmurlu bir gündüHayatımda kariyerimi(!) her zaman aşkın önüne koydum. Öyle ki 4 senedir sevgilim olmaması gerçeğini hep bu kariyer aşkına yordum, ve aslında ilişkilerde dünyanın en başarısız insanı olduğum gerçeğini kendimden saklamış oldum böylece. İnanılmaz akıl veririm, çok pis unuturum. Aşk için acı çekmek mi, Tanrım ne zayıflık! Reddedilmek mi? Salla, dünyada kaç milyar insan yaşıyor, her insan başka bir hikaye. Verdiğim bu akıllarla bu yaşa kadar geldim. Ancak hesap edemediğim ufak bir nokta varmış. Yazdığın senaryodaki rolleri oyuncular kabul etmeyince aşkına karşılık bulamıyormuşsun gibi hissediyormuşsun.<br /><br />Bunu önce Murat Daltaşak'ta yaşadım. ( Evet soyadıyla dalga geçerek kendimi mutlu ediyorum, bu kadar ufak şeylerden mutlu olabiliyorum) Maillerime dönmedi kereta. Ben de bunun üzerine ofisine gideyim dedim. Söylememe gerek yok, ben mısır apartmanındayken o gmall'daydı, ben gmall'dayken o mısır apartmnındaydı. Yılmadan onun olduğu yere giderken, sadece benim yolda yürüdüğüm süreyi kapsayan bir zamanda dehşet bir yağmur indirdi. Ama ben inatla yoluma devam ettim. Bir yandan da 10 yıl sonraki dergilerdeki röportajları düşündüm. <br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOl_W32bRW1h21oi-HVWnfuxMwq1kE1rSWfK-6_qeu24VWwOZnHXWqeP0p_tvUCoKPUjwH8at6KcfAGUZ2PNvjVrkqtJyAJULhfdjxb2QM1y7aUF-u9WUVGAIVEdprdyvj-EaPh59BUpGz/s1600/Murat-Daltaban.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 136px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOl_W32bRW1h21oi-HVWnfuxMwq1kE1rSWfK-6_qeu24VWwOZnHXWqeP0p_tvUCoKPUjwH8at6KcfAGUZ2PNvjVrkqtJyAJULhfdjxb2QM1y7aUF-u9WUVGAIVEdprdyvj-EaPh59BUpGz/s200/Murat-Daltaban.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5474770134330368290" /></a><span style="font-style:italic;"><br /><br />Murat Daltaban says: ''Oğulcan'ı ilk gördüğümde o 20'li yaşlarının başındaydı. Dot'a geldiğinde sırılsıklamdı, elınde ıslanmıs senaryo parçaları vardı. İlk başta kabul etmeyecektim ama onun gözlerindeki o azmi ve isteği görünce kısafilminde oynamaya karar verdim.''</span> <br /><br /><br /><br /><br />-cut to reality- Dot'un önünde Efecan'ı gördüm ve Efecan bana daha önce duydugum Daltaban rivayetlerini doğrularcasına açıklamalarda bulundu. Gözüm korkmasına rağen yine de kalacaktım, reddedicekse yüzüme karşı reddetseydi. Ordaydım, ta ki Efecan'ın adamın kendini entellektüellerin kralı, akımların öncüsü olarak görüdüğünü açıklayasıya kadar. Bunu duyduktan sonra, bir an elimdeki senaryolara baktım. Gayet hiç bir sanatsal yanı olmayan, hatta geyik diyebileceğimiz türden birşeydi. Ama yani ben neysem, hikayem de oydu. Kendime laf getirebilirdim ama hikayeme asla. Bu yüzden aldım senaryomu, tuttum evin yolunu. Yolda bir seyyar satıcıdan kayısı ile erik aldım, söylememe gerek yok, çok çirkindi tatları.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-47689905859009681002010-05-13T20:59:00.004+03:002010-05-13T21:28:44.275+03:00benden güzel hayaller vardolmabahçe'de çay içelim istiyorum.<br />ah tabi bir de çiğdem yiyelim.<br />istanbul'u sevmediğimi 15. kez anlatayım ben<br />ama denize nazırken esen rüzgar hemen yalanlasın beni<br />ben yine bıdır bıdır konuşayım <br />ama sen de eksik kalma benden.<br />anlattıkların hiç ilgilimi çekmese de <br />sırf sen anlatıyorsun diye dinleyim seni <br />sonra dillerimizde tuzlar biriksin<br />'bi başladı mı insan bırakamıyor insan bu meredi'' diyelim.<br />son bir çay içip kalkalım, sandalyeleri masanın içine geçirelim.<br />sonra sen kendi evine, ben kendi evime<br />belki rüyalarımızda görürüz birbirimizi.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-74321405585517325402010-04-26T04:35:00.004+03:002010-04-26T05:04:34.923+03:00senden güzel şarkılar varsen benim hayatımda yeni sayfalar açamazsın, yeni şeyler yazamazsın. ancak benim yazdığım senaryolarda oynayabilirsin, oynadığının farkında bile olmayarak. benim sana biçtiğim rol kadar zenginsin, hayatıma giren sürprizsin. ama herşeyi ben yarattıktan sonra, senin ruhun herşeyden bihaberken sadece canımın sıkıntısını geçirecek bir oyun arkadaşı olman kaçınılmaz.<br /><br />son zamanlarda o kadar güzel şarkılar dinliyorum ki ama hiçbirinin içine seni koyamıyorum. şarkılar senden daha güzel çünkü. hiçbir zaman senden dolayı sevemem onları, illa kasmam, kendi kedimi o modlara sokmam lazım. ama ben gireceksem ruhani triplere kendi çapalarımla değil kendiliğinden girmeliyim. yoksa kendin pişir kendin ye nereye kadar.<br /><br />tatlım, sen benim hayal dünyam varolduğu sürece varsın, ben istemediğim an anında yok olcaksın. ve bu oyunun tadı biraz kaçtı. başa sarmak anlamsız, yeniden canlandırmaya çalışmak gereksiz, en iyisi hadi biz burda bitelim.<br /><br /><br />başladığının farkında bile olmayarakoğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-15796824133701890882009-11-28T16:12:00.005+02:002009-11-28T16:33:54.310+02:00erasmus öğrencisiyazmam gereken 6876857686 tane essay, izlemem gereken 536 film ve okumak gereken 1 adet kitap var. 2 hafta içinde hem de. ingilizce bir essayi yazmamın 1 hafta olduğunu düşünürsek sıçtım. ve hala harekete geçmemem, inatla blog falan yazıyor olmam da bu konuda ne kadar tembel olduğumun kanıtı. prag'taki son haftalarım ve ben bu haftalarımı bilgisayar başında essay yazarak geçirmek zorundayım malesef. aslında türkçe olsalar, bitmişti bile(!) ingilizce olması daha bir üşendiriyor beni. ayrıca sonbahar nedeniyle günde 10 saat uyusam da her saatbaşı uykum yine geliyor. işte bu yüzden Amedeus'u bir türlü bitiremedim mesela. 3 saat film abi, benim izlmeme eşiğimin çok üstünde bir saat. Benim maksimum limitim 20 dakika (bir bölümlük Friends süresi) 21. dakikada çoktan uykuya dalmış oluyorum : / 3 saatlik filmi kaç gündür izlemeye çalışıyorum, çok da eğlenceli bir film ama hemen uykuya dalıveriyorum. sonra bir de kitap var. R.U.R (Rossum's Universal Robots), bu kitabı okuyup Çek tarihi ile ilişkilendirip 3 sayfalık bir essay yazmam lazım. Allahtan evdim kitabı (kitap dediysem aslında tiyatro oyunu), literatürde 'robot' kelimesi ilk defa bu eserde geçmiş. R.U.R'dan sonra robot kelimesini kullanmaya başlamış insanlar. Çok güzel cidden ama, sözlükle kitabın başına oturmaya çok ü-şe-ni-yo-rum.<br />bakalım burdaki notlarım ne olacak, geçebilecek miyim derslerden gerçekten merak ediyorum. geçmem lazım, zaten zar zor gönderdiler okuldan bir de orda başarısız mı oldun sen dedirtmek istemiyorum bir takım değerli(!) hocalarıma. <em>(kızıl saçlarından sen sorumlusun) </em> ama bir ders var ki, ondan geçebilmem hayatta mümkün değil, drop etme şansım var gerçi, ama drop edersem bu seferde 10 sayfalık essay yazmam gereken dersi drop'layamıcam. bu durumda panik olup hemen yazmaya başlamam lazım di mi, yok, ben şimdi küçük bir gezintiye çıkıcam. son güne kadar zaman var nasılsa ! <em>( bu nasıl bir mantık)</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvUR6JSVcRTHGPKf7z-fPR-jBh2pE4GcIS9_8sMukgSigBdAajCer5-EkxbilFM1bXC-rtFt1bXJoxASwsy59_-lgmdnZak3ir0CywNcTnNZEc2b15XBs2aUexlhHrWad5WYqrmS_GeeEZ/s1600/rur-cover.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 131px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvUR6JSVcRTHGPKf7z-fPR-jBh2pE4GcIS9_8sMukgSigBdAajCer5-EkxbilFM1bXC-rtFt1bXJoxASwsy59_-lgmdnZak3ir0CywNcTnNZEc2b15XBs2aUexlhHrWad5WYqrmS_GeeEZ/s200/rur-cover.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5409160973210538562" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAT6Kq_cqq_R1ZIo1wFKfOEZTPsQqasiWvTgPX6lHJ96rYqxwxHakB5lMHNSYjmSABR0VxPIJ6DCChZj2piTDeL8jrk8vrhQjgQQm5Bf7UPYEAOnNrx7Wrom7rP10hi8AwcV-l-HQhQSVA/s1600/amadeus-DVDcover.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 134px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAT6Kq_cqq_R1ZIo1wFKfOEZTPsQqasiWvTgPX6lHJ96rYqxwxHakB5lMHNSYjmSABR0VxPIJ6DCChZj2piTDeL8jrk8vrhQjgQQm5Bf7UPYEAOnNrx7Wrom7rP10hi8AwcV-l-HQhQSVA/s200/amadeus-DVDcover.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5409161196623145650" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-XwwqWTgl1uFLnsA1FkV_eiiOXSVszSTeRxRJ4Qf9X2sfpKnZYpi5fomrRborLkzz3Ptcjd2uMPbDgWThpLk4ja5T6S51hnvM8hJJDBqLpIdUIvRVQULjbvf-ejg9iVw9LxLY5NIa3ilX/s1600/Erasmus-2.gif"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 152px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-XwwqWTgl1uFLnsA1FkV_eiiOXSVszSTeRxRJ4Qf9X2sfpKnZYpi5fomrRborLkzz3Ptcjd2uMPbDgWThpLk4ja5T6S51hnvM8hJJDBqLpIdUIvRVQULjbvf-ejg9iVw9LxLY5NIa3ilX/s200/Erasmus-2.gif" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5409162273125658626" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-32725273135375430052009-11-28T16:09:00.000+02:002009-11-28T16:11:10.024+02:00o honör bana ait efemne demek efendim asıl ben <em>ay layk</em>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-64925839257919098692009-11-25T03:47:00.005+02:002009-11-26T00:20:24.088+02:00benimle aşık olur musun?bana öyle geliyor ki; yurda döndüğümde ilk gördüğüm kişiye aşık olucam. bu bir hostes olabilir, bir bagaj görevlisi olabilir ... bilemiyorum. bildiğim bir şey var 4 sene aradan sonra gerçekten aşık oğulcan'ı görmeyi özledim. artık hep sessiz sessiz sakin sakin söylüyor oğulcan şarkıları, bağıra çağıra nasıl şarkı söylenirdi unuttu. sadece bir kişiyle sevişmeyi istemek nasıl birşeydi hatırlamıyor. birisine sarıldığında içini ısıtan o duygudan uzun zamandır haber alamadı. çok seyrek birini sevdiğinden, sevdimi tam sevecek biliyor ama kendini kaybetmekten korkmuyor bu sefer. 4 senedir onu elegeçiren kariyer-akıl-mantık üçgeni bile izin verdi ona, aşık olsun azıcık sudan çıkmış balığa dönsün iyi gelir diyorlar. oğulcan'sa aşık olmadan önce belki de aşık olmayı yeniden öğrenmesi gerekiyor. çok uzun zaman geçti. insanın aşkı en deli dolu yaşadığı zamanlar 18-19-20-21 yaşları ... benim pas geçtiğim yıllar. pişman mıyım? hayır ama bir aşk molası vermek istiyorum. ve biliyorum sırf ben öyle istediğim için bir 4 sene daha böyle geçecek, saklanacak. ama aşkın bilmediği bir şey var, ben ebe olmayı hiç sevmem.<br /><br />(ay yine rest çektim aşka, triplere gel, ebe olmayı sevmezmiş. ama haklılık payı var. bir kaç dakika önce hayatımdaki en büyük (tek taraflı) aşk hikayesinin kahramanına mesaj atacaktım dinlediğim şarkıların* etkisiyle. ''ne vefasızsın sen, insan bir sorar nerdeyim, nasılım, iyi miyim'' temalı. fakat o kadar kolay oldu ki 'cancel'a basmak. o kadar kolay oldu ki ''olmasa da olur'' demek. yıllar önce okuldan sonra eve gittiğimde onu aramamk için elinin her yerine ''onu aramıcaksın, aramamalısın'' yazan ama buna rağmen yine dayanamayıp onu arayan ben miyim dedim. oğulcan'ın bu yeni hali nasıl aşık olacak hiç bilemiyorum. neyse bir 4 sene sonra görürüz belki)<br /><br /><em>*senin tenin sıcak<br />benim içimde bir kedi<br />yumdu gözlerini: ''işte aşk '' dedi</em><br /><br /><em>Bülent Ortaçgil, teninle konuşmak</em>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-91937893737831939582009-11-25T00:50:00.012+02:002010-04-26T03:22:05.352+03:00korkunç tilbenerden aklıma geldi bilmiyorum ama ben yıldız tilbe'yi çok seviyorum. çok doğal, çok esaslı buluyorum. hakkındaki şehir efsanelerine bayılıyorum. hani sezen aksu'nun üzerine jeep sürmüş ya... yapmıştır :) ellerine sağlık. sezen aksu'yu öldürse ne komik olurdu ama. bi rivayete göre de sezen aksu barındırmamış yıldız tibe'yi müzik dünyasında. kendi söz ve müziğini yapan başka bir şarkıcı yoktu o zamanlarda, bir tek sezen vardı. bir tane daha olmasını istememiş, yıldız kontrolden çıkınca da, o herzamanki önemli <em>bağlantılarını</em> devreye sokmuş diyorlar. ama pek susmuşa benzemiyor yıldız. tamam belki bir star değil ama hala var. kaç kez düştü, dibe vurdu, pavyonlardan yükseldiği sahnelerden yine pavyonlara düştü bir ara, ama toparladı, sonra yine bozdu... bir şekilde savaşını devam ettiriyor hep, arkasını kimseye dayamadan. yıldırım türker gibiler sevmez yıldız tilbe'yi, fazla lümpen gelir ona, ertuğrul özkök'se o meşhur i-pod'unda norah jones'a yer bulur, lady gaga'ya yer bulur ama yıldız'a bulamaz. gençler ise arabesk derler, yıldız tilbe dinlemeyi ismail yk dinlemekle eş tutarlar. bu yüzden kimse önünde saygıyla eğilmez. ama aslında en çok saygıyı yıldız hakeder. kendi olduğu için, rol yapmadığı, kaç kez düştüğünü unutup her seferinde doğrulduğu için, el adamı* diye bir şarkı yaptığı için. <br /><br />keşke yine eskisi gibi şarkılar yapsa, söylese. biz de dinlesek, yeni nesil de yıldız tilbe'nin dalga geçilecek bir figür olmadığını bilse. ama yok yapmaz, içinden gelmiyorsa artık yapmaz. ben ve benim gibiler de eski şarkılarını açarız bir gece, dünyanın neresinde olursak olalım efkarlanırız. <br /><br />yıldız tilbe'yi bu kadar çok sevmem, belki de hayatımın hatırladığım en güzel günlerine eşlik etmesinden. ilkokuldayım, ilkokul 3. sınıftaydım. annem çok çok hastayken kaldığım ''anneannem ve kızları'' evinden sadece bir kız kalmıştı. en deli olanı:jale. benim favori teyzemdi. cuma, cumartesi günleri onda kalırdım. süper baba'yı izlerdik atv'de, sonra da meltem cumbul bir show yapıyordu taklitler falan ( meltem cumbul o zamanlar şimdinin ece erkeni gibi birşeydi, londralı takılmıyordu) teyzemin arkadaşları geliyordu, biz onlara gidiyorduk. ilkokulda bekar gençlerin hayatlarının içindeydim. pek bir havalı, pek bir çılgın bulurdum hayatımı o zaman. teyzemi süper babadaki elif'e, kendimi de zeytin'e benzetirdim. o zamanlar beyoğlu'nu bilmezdim ama ikimizi en çok beyoğluna yakıştırırdım, şimdi nedense bir tuhaf baktığım arka sokaklarına. çılgındı benim teyzem, saçını falan kazıdığı için, kendi kendine dövme yaptığı için, yalnız yaşadığı için hep hayranlık duyardım ona. bana aksoydaki o minik evin minicik mutfağında yemek yaparken yıldız tilbe'nin aşkperest albümü çalardı. (yıldız'ın pop söylediği son albüm) ikimiz var gücümüzle şarkılara eşlik ederdik. a bre oğlan daha 9 yaşında ne diye içli içli söylerdin <em>''dayan yüreğim dayan gün gelir acılar ezberlenir, iyileşir zamanla yaran''</em><br /><br />zaman çok çabuk geçiyor. teyzem evlendi, çocuğu var ilokula gidiyor, artık hiç çılgın değil. yıldız epey değişti, şarkı sözleri tuhaflaştı, yaşadığı aşklar arabeskleşti ve o ne yaşadıysa onu yazdı. ben de 9 yaşında değilim, 22 olucam yakında. sık sık 9'a eksilmek isteyen bir 22. dönmek imkansız tabi ama o günleri yaşatmak mümkün. işte bu yüzden her zaman bir şeyin hayalini kurmuşumdur. pek kimse bilmez ama ben büyüyünce, büyük adam adam olunca o evi alıcam ve o evden yine yıldız şarkıları yükselicek. <br /><br /><em><em>*saçlarımın boynuna geçti ipek sicim <br /><strong><em>gömleğinin bir kolunu darağacı belledim </em></strong><br />bir ucu sen paslı makasın bir ucu bendim <br />sığ yüzüne kapattığın saçlarımı kestim </em></em><br /><br /><strong>nokta</strong><br /><br /><br /><object width="425" height="344"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/IKW5ABZQl6Q&hl=en_US&fs=1&rel=0"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><embed src="http://www.youtube.com/v/IKW5ABZQl6Q&hl=en_US&fs=1&rel=0" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed></object><br /><br /><em>ps: Yıllar önce Sezen Aksu, show'unda Yıldız'ı konuk etmiş. Ama ona Tilbe diye hitap ediyor. Belli ki yüce kraliçe(!) böylesini uygun görmüş. Aralarındaki yapay sohbet izlemeye değer :) Sezen Aksu'nun aslında antipatik bir insan olduğunun kanıtı ! :)</em>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-3583067966503278862009-11-24T21:21:00.004+02:002009-11-24T22:55:24.103+02:00baş harfi senaz önce bahar aylarında istanbul'da çekmeyi planladığım kısa filmimin zaten daha önce çekildiğini öğrendim. daha doğrusu filmin ana teması yurdumun pek popüler şahsiyeti Kenan Doğulu'nun klibinde daha önce kullanılmış. tema da şu: maske! ben de acaba bu filmi çekersem kendimi bir nevi tekrar etmiş olur muyum? zaten aylin için yaptığım videoda kullandım, e bir de kısafilm'de kullanmaya gerek var mı, ay acaba insanlar ''bu çocukta iyiki bir fikir buldu, her yerde bunu kullanıyor'' derler mi diye tasalanıp duruyordum kaç gündür. sonra bu fikrimi burda fikirlerine güvendiğim arkadaşlarıma sordum, beni mutlu eden feedback'ler aldım. bir de gizem'e danışayım dedim bu akşam. <br /><br />O: Gizem, maskeli bir kısa film çeksem kendimden kopya çekmiş olur muyum ? İnsanlar bişi der mi ?<br />G: Kendinden değil ama Kenan Doğulu'dan kopya çekmiş diyebilirler.<br />DA DAN DA DAN DA DAN !<br /><br />Suratle youtube'a girdim ve klibi izledim. Aman Tanrım! aklımdakilerin hemen hemen aynısı gerçekten. o an kenanın o pişmiş kelle misali yüzünü yumruklamak istedim. işin tuhafı ben nasıl bu klibe denk gelmedim. demek ki neymiş? pekala olabiliyormuş, o an sadece senin aklıma geldiğini sandığın şey, pekala daha önce yapılmış olabiliyormuş. bir de bugün Mustafa, ''konunun başı güzel de sence bu maske olayının suyu çıkmadı mı, daha önce hep kullanıldı'' dediğinde, bilmiş bilmiş ''kullanılmış olabilir ama politik anlamlarda mesela, çıkarın o maskeleri efendi, ya da maske personayı analttııjhbfbhfxx876x9x8yx....error...error....error! <br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinltCEhZwrkryx-BDkeErrMbMmWKVU0a8SAhFKZlBk2ulhT7uXvbMdHQx3JJcqs9kE9jERI6cIC8upxDfUI9ghaXNf7m7TicoRgnORrUBbu_3o34mvVfdJ3KGgTW5hyo0PHZ-KzikTtBdZ/s1600/kenan.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinltCEhZwrkryx-BDkeErrMbMmWKVU0a8SAhFKZlBk2ulhT7uXvbMdHQx3JJcqs9kE9jERI6cIC8upxDfUI9ghaXNf7m7TicoRgnORrUBbu_3o34mvVfdJ3KGgTW5hyo0PHZ-KzikTtBdZ/s400/kenan.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5407776404794369794" /></a><br />Çocuk haklıymış valla, böylece çekmeden bir senaryoma veda ettiş oldum. Zaten kuşkularım vardı. Ömrümün sonuna dek hep laylaylom popcorn filmler mi çekicem ben diye düşünüp üzülüyordum. Bir an Kürt Sorunu ya da Ermenilerle ilgili bir film çekeyim dedim, sonra ''Yok o Sezen Aksu''nun işi deyip vazgeçtim : ) Sonra travestilere, hakkı yenen doğulu halka yöneleyim dedim, ''E onu zaten Mahsun yapıyor'' Ama en azından ay aşk bana gelmiyor, ben gideyim bari o zaman cavcavlığına kapılmıyor. Bu <em>sabunköpüğü</em> fikirlerinden başka şeylerin aklıma gelmemesinin tek bir sebebi var: Okumamak! Kitap okumamak, gazete okumamak, dergi okumamak. Burda bu konuyla ilgili bir şey yapamam <em>(vaktim yok, bi de kağıda dokunmak istiyorum)</em> Ama döndüğümde bu eksikliğimi tez elden gidermeye çalışıcam. İnsanlığa dair yeni açılımlar yapmayacağım kuşkusuz filmlerimde, ama en azından filmin söylecek bir sözü olmalı, ve bunu çok iyi söylemeli.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-694616653132547932009-11-13T02:20:00.007+02:002009-11-13T02:39:15.149+02:00bir kulunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyorbi'de beni aşk düşmanı olarak görürler. tamam bence aşk çok gereksiz ve vakit kaybı ama bazı aşklar var ki; sonuna kadar arabeskleşip bütün anını onunla geçirmek istersin. hatta sürekli üstünde olsun, tenine adeta yeni bir ten eklenmiş gibi hissetmek istersin. ama ne var ki, o seninle aynı hayalleri paylaşmaz, gözü yükseklerdedir. daha zegin birine yar olmayı kafasına koymuştur. kendini bulunmaz hint 'kumaşı' sanır. sonuç? ona sadece uzaktan bakmakla yetinirsiniz. ama bir gün, bir gün o benim olacak dersiniz, kısık sesle, kendinizin duymasına fırsat vermemek için.<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPaWdMgLp7K5Jzeh0narCuzK2UpaEeHY8VUJB3HbRj_-L7gztRkbqqzeIjjY85FBkm8v0-c_EVUSHTnIcqhaT_dRCg5fAc7Aj3ZCEjLmCkce8WRzxRz4ssotq2-mlgkv-Pmu1Pdff9Zkkm/s1600-h/g%C3%B6mlek_olci.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPaWdMgLp7K5Jzeh0narCuzK2UpaEeHY8VUJB3HbRj_-L7gztRkbqqzeIjjY85FBkm8v0-c_EVUSHTnIcqhaT_dRCg5fAc7Aj3ZCEjLmCkce8WRzxRz4ssotq2-mlgkv-Pmu1Pdff9Zkkm/s320/g%C3%B6mlek_olci.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403379567333709842" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigBQLD_-dMxPHJwJRCvAztPSOWFIeDTcBtg-QcJTFY5q3Uz9B4_tZqbdeyQP3AZ1MHlMYMcFVd0sTBUtbBjBJ7UTYh0Ab2ZD-QuwX8YTBoDQj9ip6SOribHAXQ4H0jIUu3YpVeRmQs79n-/s1600-h/g%C3%B6mlek.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigBQLD_-dMxPHJwJRCvAztPSOWFIeDTcBtg-QcJTFY5q3Uz9B4_tZqbdeyQP3AZ1MHlMYMcFVd0sTBUtbBjBJ7UTYh0Ab2ZD-QuwX8YTBoDQj9ip6SOribHAXQ4H0jIUu3YpVeRmQs79n-/s320/g%C3%B6mlek.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403380181586652290" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-90788374227412474062009-10-18T14:44:00.005+03:002009-10-18T15:53:16.213+03:00can you speak English? no baby, no babyİngilizce ve Oğulcan !<br />Kesinlikle bu erasmus hede hödösünün en flaş ikilisi! Benim gibi 7/24 konuşma potansiyeli olan birisinin, kendini istediği gibi anlatamaması, ifade edememesi ne büyük dertmiş! Bence Tanrı beni cezalandırıyor. Burak geçen gün bu konuyla ilgili şöyle bir yorum yaptı: <em>''Ne güzel hayatım, böylece hayatta aslolan şeyin her zaman konuşmak olmadığını, bazen dinlemek de olduğunu anlamışsındır umarım'' Koptum, dünyanın en komik ve doğru yorumuydu : )<br />Konuşamamak </em>hadi yine bir derece, iyi-kötü anlatıyorum derdimi, ama anlayamamak, işte o daha kötü. İşte geldiğimden beri İngilizce ve benim aramdaki ilişkiden anekdotlar:<br /><br />- Dönüp bakınca, ilk hafta pek bir güzeldi. Çünkü ortaokulda öğrendiğim kalıplar işe yarıyordu. (bkz. where are you from, how old are you) Ama haftalar ilerledikçe muhabbet de derinleşmeye başladı. Entellektüel sinema muhabbetleri, aşk-meşk ilişkileri, erasmus dedikoduları falan derken kullandığım kalıp sayısı 3'e düştü. 1- yes (ne yes'i hatta yeah) 2- ok 3- I could't understand, can you repeat <br /><br />-İnsanlara bok atmada pek bi becerikliyimdir ama atamıyorum bu insanlara geneli çok şirin bence. Ama işte samimi arkadaşlıklar kuramıyorum nedeni tabiki de ingilizce. Ben zaten hiçbir zaman konu açan insan olmuyorum ünlem cümlelerimle. İnsanlar benle sohbet etmeye geliyorlar, o an için önemli bir anı/olay anlatıyorlar. Buraya kadar süper, erasmuscan'lar benimle birşeyler paylaşmak istiyorlar. Ama ben de karşılığında birşeyler söyleyebilmeliyim ki sohbet aksın di mi? Benim tepkim ''Ouuv ahh, ok'' olunca, insanların bir şey anlatma hevesi kayboluyor ve bir diğer erasmuscan'a doğru yola çıkıyorlar : )<br /><br />-Derslerde durum daha trajikomik bir hal alıyor. Geçen gün bir derste hoca yine çok önemli şeylerden bahsederken, dedim ki ''Yok Oğulcan, bu sefer ders sırasında pencereden gölü izlemek yok, konsatre ol, anla adamın söylediklerini'' Bu kararıma çok sadık bir şekilde dinleyip notlar alıyordum. Sürekli bahsi geçen bir olay vardı. <em>''förstvolvar''</em> İşte bu olay yüzünden Çekler çok etkilenmiş, bu elbetteki sinemaya da yansımış falan filan. Ben elbetteki bu mühim olayı ''1. Wall War'' olarak pek başarılı bir şekilde algıladım, savaşın ne kadar kötü bir şey olduğuna dair dersler çıkardım :) Bir yandan da hafızamı yokladım. Birinci duvar savaşı ne yahu, hiç duymadım. Ama yaratıcı yönüm hemen tahminler yürütmeye başladı: Almanların Çekoslovakya üzerinde etkileri büyüktü, asker çıkarmalar, himaye altına almalar , e işte Almanya'da da önemli bir duvar var, ah o duvar yüzünden kaç kişinin canı yandı'' diye tam bağlantı kurmuşken hocanın ''2. Wall War'' demesiyle ortadaki ''wall'' kelimesinin ''world'' olduğunu anladım mutlu oldum, tarihte 1. ve 2. duvar savaşı yokmuş meğersem. ama n'apıyım telaffuzları çok benziyordu : )<br /><br />-Yine ders sırasında bazı 'sence of humour' yönü pek bir kuvvetli olan hocalar hiç beklenmedik anda bir espri patlatıyorlar, ve sınıf kopuyor. Ben de asla neye gülündüğünü anlamasamda o kadar içten gülüyorum ki bazen ben bile inanıyorum kendime.<br /><br />-İngilizce konuşmada elbetteki ilk haftalara göre daha iyiyim. Ama ingilizce konuşurken çok yoruluyorum. Çünkü her defasında ayrı bir canlı performans sergiliyorum. Dilimin yetersizliğini beden hareketlerimle kapamaya çalışmaktan, konuşma sonunda bitkin düşüyorum. O kollar, eller, mimikler çıldırıyor ben ingilizce konuşurken :)<br /><br />-Bir de aksanım var tabi. (Yaaa, ne sandınız) Sit-com aksanı adını taktım bu aksanıma. Çünkü hayatım boyunca en çok inglizce konuşan insanlar belli bir süre sonra arkadaşım olduklarını zannettiğim sit-com karakterleri oldu. Hele bir ''donçyounaaoow'' deyişim var ki aman allah! Ha bir de Rachel gibi ''you know what'' demeyi seviyorum. Henüz Joey gini ''howyoudoing'' safhasına gelmedim ama yakındır.<br /><br />-Geçen gün bir arkadaşımla bir bara gittik. 10 sene yurtdışında kalsam mümkünü yok o aksanı anlayamazdım. Gece boyunca - ki bu 5 saate tekabül ediyor- birbirimize sürekli birşeyler söyleyip durduk, güldük, eğlendik. Ama onun anlattığı hiçbirşeyi anlamadım, ki o da asla anlamadı. Bunu test etmek için bazen konunun tamamen dışında şeyler söyledim. Mesela Prague'taki mağazalardan bahsederken, bir anda derslerimin çok zor olduğu ile ilgili bir cümle kurdum. Ve pek samimi dostum bu söylediğime yine ''Ah oh okes'' deyip gülerek başını salladı, tıpkı daha önce kurduğum bütün cümlelere yaptığı gibi. Bozmadım, biz öyle mutluyduk.<br /><br />-Ay bir de bazen inglizce espri yapmaya çalışıyorum ya, çok üzülüyorum kendime : )<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM_ut4N-A-AQBng_3HmSWewAkX1wpHFUPbBHggoxxSgStNRbKaaF00RLIV6xmIHCX2AcJyxS0cx-xUqLWRnLPGa-F2Qtq9BiLYlD95egkgtWI2HB6SBHkLCXyRxBGwDngJkguSTG1oKaIG/s1600-h/olci_karikat%C3%BCr.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM_ut4N-A-AQBng_3HmSWewAkX1wpHFUPbBHggoxxSgStNRbKaaF00RLIV6xmIHCX2AcJyxS0cx-xUqLWRnLPGa-F2Qtq9BiLYlD95egkgtWI2HB6SBHkLCXyRxBGwDngJkguSTG1oKaIG/s400/olci_karikat%C3%BCr.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393921741331247234" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-11160137973397232522009-10-18T13:49:00.012+03:002009-10-18T15:31:35.856+03:00albertovBir şehirde bir aydır kalıyorsanız, artık kendi rutininizi bulmuşsunuz demektir. Rutin kelimesi başta sıkıcılığı anımsatsa da, bence bir yerde gerçekten yaşamaya başlamanın belirtisi. Elbetteki yurt, hostel gibi yerler yerine kısa süreliğine de olsa insanın bir evi olması, insanı daha ait kılıyor yaşadığı yere. (bkz. cihangir'deki evim gittikten sonra İstanbul'a düşman kesilmem) Burada alsında o kadar güzel evler var ki. Bazen akşam yürüyüşe çıktığımda alt katta olan evleri gözlemliyorum/gözetliyorum. Son derece bohem dekarasyonlarıyla beni benden alıyorlar. Bizim evimiz asla böyle değil tabi, daha çok bir otel odası kendisi. Ama bir kaç ay için idare ediliyor pekala. Ben yerini/muhitini pek bir seviyorum. Şehrin merkezinde değil ama, tramvayla merkeze gitmek 5 dakika, okula gitmek 7 dakika. Adamlar ulaşım olayını çözmüş abicim, ne de olsa Avrupalı : ) Bu da benim burdaki minik dünyam.<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV-CRmucE3rMkf_CA1qutDdR-95sFpWdFhZyKFN40v2X0E92g-AD5drG_vpplrsVQWD62RzpcOuc3NIdd0VCQmwsLN9QSDfDhyhEh35zxqRdk-LYVCkYUohxg8pYjDyAiYRNiywDxYfUDQ/s1600-h/DSC03298.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV-CRmucE3rMkf_CA1qutDdR-95sFpWdFhZyKFN40v2X0E92g-AD5drG_vpplrsVQWD62RzpcOuc3NIdd0VCQmwsLN9QSDfDhyhEh35zxqRdk-LYVCkYUohxg8pYjDyAiYRNiywDxYfUDQ/s320/DSC03298.JPG" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393894943450045154" /></a> <em> bu benim odam, evet yine çatı katı :)</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKb-sqxOZQmqAn6qTMDfi85J1sIfzqkxikbnY68-_NeHyOUEkCpRXIjlwsgQm7nGq23tZO5ap17E7uE9CJvdtiEl_1xIzUT20BXL3yPGovc5PVBnWSr8X-hz-1ADrGd86qTOHc9TXhjTAO/s1600-h/DSC03303_little.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKb-sqxOZQmqAn6qTMDfi85J1sIfzqkxikbnY68-_NeHyOUEkCpRXIjlwsgQm7nGq23tZO5ap17E7uE9CJvdtiEl_1xIzUT20BXL3yPGovc5PVBnWSr8X-hz-1ADrGd86qTOHc9TXhjTAO/s320/DSC03303_little.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393899936359977650" /></a> <em>minik penceremin gördüğü manzara</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjny0kbLwmny3ToMNDj__DKS0KE-fSlK9tVn8O9PYiI5FJedpnX8iVLOArqz3PHU4Do97WfcI3SwDK-EmZF9HNiW_t5qdMeBX5ij4dQKyyAiLlxHEE-JZ1eBIPsfN8GWMdkZCC3iEd-fj6T/s1600-h/DSC03323_little.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjny0kbLwmny3ToMNDj__DKS0KE-fSlK9tVn8O9PYiI5FJedpnX8iVLOArqz3PHU4Do97WfcI3SwDK-EmZF9HNiW_t5qdMeBX5ij4dQKyyAiLlxHEE-JZ1eBIPsfN8GWMdkZCC3iEd-fj6T/s320/DSC03323_little.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393898623130602930" /></a> <em>işte albertov residence(!) malesef bizim pencere gözükmüyor, malum çatı katı</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMUcOnpPvP9M9QPjbIINY4Li_kDgdc35n903LZbh-RA3EhPml-lQ4U_o01uBtCDEHlgNB3hle1ySMZIKPJhDiuhc4RpTbfUVkAjzWGu_9Yr-fWl6C0vgfScIeOe26U1E6RkbWN0cppi933/s1600-h/DSC03318_little.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMUcOnpPvP9M9QPjbIINY4Li_kDgdc35n903LZbh-RA3EhPml-lQ4U_o01uBtCDEHlgNB3hle1ySMZIKPJhDiuhc4RpTbfUVkAjzWGu_9Yr-fWl6C0vgfScIeOe26U1E6RkbWN0cppi933/s320/DSC03318_little.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393900761491541522" /></a> <em>apartmanımızın önündeki tramvay durağı, tramvay beklerken her gün klip çekiyorum burda : )</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg_AD3IBSMG45wIXvsL7JliE6clH_b7B39Q84QKVMIedNKTK1hi9vb0xGe-_QWZo8oG5AoPIDVpYTj0A-SwaM9AgL_qPCgeceaidn5JbTKyOPmHrP6R1Sv6PCLukDDbAH_DBOBq4QB3yu9/s1600-h/DSC03112.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg_AD3IBSMG45wIXvsL7JliE6clH_b7B39Q84QKVMIedNKTK1hi9vb0xGe-_QWZo8oG5AoPIDVpYTj0A-SwaM9AgL_qPCgeceaidn5JbTKyOPmHrP6R1Sv6PCLukDDbAH_DBOBq4QB3yu9/s320/DSC03112.JPG" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393893112988805522" /></a><em>Bu benim her gün okula/merkeze gitmek için bindiğim tramvay</em><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFqL-7trnN2v1k_RM0JR_S4pjsbBNrpCMySgbWSjwQhH_a-Se2EPeo2NEEsLFXNZ55I5ZJls15M_iiukE9P4V1OQuSBUYLCWwqc9sZodCAcSjQKtjfQD-DjcWOgcNJS8DtfafBI1DqJgCP/s1600-h/DSC03270_little.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFqL-7trnN2v1k_RM0JR_S4pjsbBNrpCMySgbWSjwQhH_a-Se2EPeo2NEEsLFXNZ55I5ZJls15M_iiukE9P4V1OQuSBUYLCWwqc9sZodCAcSjQKtjfQD-DjcWOgcNJS8DtfafBI1DqJgCP/s320/DSC03270_little.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393898165206633282" /></a> <em>ben tramvay'la ulaşımı sağlarken, bazı insanlar başka taşıtlar tercih ediyor tabi :)</em>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-62072423630510057352009-10-11T15:12:00.004+03:002009-10-18T14:38:17.782+03:00yıllık izninin bir bölümünü kullanan yazar<em>kendimi yeni romanını yazmak için başka şehirlere kaçmış bir yazar gibi hissediyorum.</em>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-78001269677249102832009-10-11T13:09:00.003+03:002009-10-11T15:47:53.354+03:00prague'ta sonbahar*Yağmur yağıyor, kereta pek keyifli yağıyor. <br />Çok sıcak, tatlı bir kafedeyim.<br />Tuhaf bir şekilde burada oturan herkes çok mutlu.<br />Fotoğrafını çekip paylaşmak isterdim ama insanların huzurunu bozmaktan çekiniyorum.<br />Biraz fazla köpüklü olsa da cafelatte'mi içiyorum.<br />Haftaiçi okulda duydugum bin beş yüz çek yönetmen hakkında birşeyler okuyup, arkadaşlarımın yolladığı mesajlara yanıtlar yazıcam.<br />Sonra bir de yeni sonbahar şarkıları keşfedicem.<br />Ben daha önce Prague'ta hiç sonbahar yaşamamıştım.<br />Ve yine ben uzun zamandır bu kadar keyifli bir pazar yaşamamıştım.<br /><br />*ceren'e sevgileroğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-68488280304686343872009-09-23T10:34:00.006+03:002009-10-11T15:49:05.613+03:00madem erasmustayım...evet erasmusa geldim evet yabancı bir ülkedeyim ve evet bir blog'um ve facebook'um var. ne yapacağımı bilmiyorum ama neler yapmayacağımı çok iyi biliyorum : )<br /><br /><strong>1- Madem erasmustayım ve hem de Prag'a geldim niçin hemen fotoğraf çekilip facebook'a koymuyorum.</strong><br /><br />bu işe çok gülüyorum ya. bir görmemişin hali söz konusu sanki. fransa'ya mı gittin hemen eiffel'in önüne, italya'ya mı gittin hemen pisa kulesi'ne git fotoğraf çekil. öyle fotograflara denk geldim ki adam yediği mcroyal menunun fotografını çekmiş koymuş. e aynısı türkiye'de de var : ) hamburger yani ne kadar farklı olabilir ki. hayır bir de öyle bir dönem ki bu, tanıdığım herkes hemen hemen erasmusta. herkes başka bir ülkede okucak bir dönem, yani avrupa'ya açılan çılgın türk triplerine girip bunu an be an belgelemek ve hatta sergilemek komik yahu.<br /><br />bir kültür elçisi sanmak kendini. sanki türkiyeden o gittiği ülkeyi tanıtmak, fotograflarla oranın turistik yerlerini biz halka aktarmak için gönderilmiş bir kültür bakanı.<br /><br />elbetteki benim de fotograflarım olacak ama ben kendi adıma ''an'a tanıklık eden, ruhu olan'' fotografları tercıh edıcem. yoksa öbür türlüsünü herkes google images'tan bulur : )<br /><br /><strong>2-Madem erasmustayım niçin erasmuslu arkadaşlarımla takılıp sürekli bira içmeyim ki.</strong><br /><br />içmem. içerim de abartmam. çünkü bira sevmem. ne gerek var göbegimi daha da buyutmeye. hem zaten daha tanısmadıgım erasmuslu arkadaşlarımla(!) anlaşamayacagımdan adım kadar eminim. yeah I am still fuckin'cool teenage boy : ) <br /><br /><strong>3- Madem erasmustayım niçin blog'uma bir Prague Guide'mışçasına yazılar yazmıyım.</strong><br /><br />yazmam. yazamam çünkü, çok sıkıcı. burada kaldığım süre içerisinde eminim ki burada görmediğim bir sürü önemli müze, saray, han, hamam olacak. ben sevmiyorum turistik gezileri. o şehri hayatın günlük akışında yaşamayı seviyorum. hım bir de küçük bir detay, anlatsalar da o kadar çok şeyi ingilizce hayatta anlayamam sanırım, şimdilik!<br /><br /><strong>4-Madem erasmustayım neden yabancı birine aşık olmuyorum.</strong><br /><br />olmam. Kendi yurdumda vatanımda olamadım burda mı olucam. Sonra arada yollar, gitmek, gelmek. Böyle detaylar içerdiği için ilişkiyi dünyanın en tutkulu ilişkisi sanmak... Hiç gerek yok<br /><br /><strong>5-Madem erasmustayım neden döndüğümde ben aslında avrupa'da yaşamak istiyorum tribine girmeyeyim ki </strong><br /><br />girmem. çünkü başından bile bile gittim, bu sürecin sınırlı ayları kapsadığını biliyorum. hem zaten çoğu kişi erasmusa gidiyor. özel değilim yani. kimse değil : ) O yüzden döndüğümde ''Siz türkler'', ''Ah ben Avrupalardayken'', ''Yapamıyorum bu ülkede yapamıyorum'' sözlerini kimse benden duymayacak. Erasmus depresyonunu kimi insanlar tarafından haklı gerekçeleri olabilir ama ben başıma geleceğini pek sanmıyorm. aslında kendime Efecan'ı örnek alıyorum, örnek almıyorum da çok takdir ediyorum. tanıdığım en aklı selim, en keyifli, bu zamanı en faydalı geçiren kişiydi kendisi. umarım benim de zamanım aynı tatta geçer <br /><br />to be continued !oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-62147081675951986572009-09-23T10:13:00.008+03:002009-10-11T15:48:37.698+03:00how I met your PragueHerşey lise yıllarında herkesin kendine bir ülke seçip ona tutku duyma trendi ile başladı. Elbette ki bu trendi benim gözümde Ezgi başlatmıştı. Finlandiya'ya gitme, orada yaşama tutkusu bende bir özenti yaratmıştı. Ben de kendime İzlanda'yı seçtim. O zamanlar Bjork dinliyoruz tabi. Gülben Ergen'den Bjork'e geçmek biraz sancılı ve şizofrenik bir durumdu:) Ama elbette ki çok kısa bir süre sonra İzlanda'da sıkılacağımı farkettim. Ben de yeni ülke arayışlarına girdim. O sıralarda Pelin de macera dolu Amerika'ya gitmişti. Benim de tutkuyla bağlandığım bir ülke olmalıydı.<em> ''Sırt çantamı omzuma takıp umarsızca yollara düşmeliydim.''</em> ( ah şu ergenlik) En sonunda kendime Prag'ı uygun gördüm. Nerden, nasıl hiç hatırlamıyorum. Sanırım telaffuzu çok hoşuma gitti. öss sınavının benim için bir hezimetle sonuçlanmasının ardından babam bana bir jest yaparak beni o çok sevdiğim Prag'a tatile göndermeye kaar verdi. Ancak o zaman avrupa birliği ütesi olmayan çek cumhuriyeti babamla aynı fikirde değildi. vize alamadım. ergneliğinin son demlerini yaşayan oğulcan tripten tribe girdi tabi.<em>''zaten bu dünyada herşey bana karşı''</em> diye. Sonra üniversite, istanbul derken arada kaynadı. Kaynamadı da içe atıldı. Sonra doğumgünümde Cansu ( ah cansu ) bana süper bir hediye verdi. Eski tahta bir valiz ve içinde prag'a dair bir sürü şey. Afişler, broşürler, sergi biletleri, harita, kronlar, daha neler neler. Kimse bilmez ama ben o valizi aldıktan sonra iyiden iyiye kafaya koydum gitmeyi. Cansu'nun hediye ettiği valizi epey ödevlerimde kullandım bu arada. Hazırlıktayken Prag sunumu yaparken, 2. sınıfta title sequence çekerken. Ama en güzeli bugün yolumu Cansu'nun hediye ettiği valizin içindeki harita ile buldum. Mutlu oldum.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-30985862416309074682009-09-11T17:00:00.006+03:002009-09-11T18:20:35.489+03:00sonbahar arkadaşlarıyabancı müzikte asla iddiam yoktur. ama son zamanlarda gerçekten içimden türkçe müzik dinlemek gelmiyor. bir gün bunun olacağını biliyordum. bir gün gerçekten yabancı müzik dinlemek isteyeceğimi biliyordum. ergenlik dönemimde '' ben türkçe müzik dinlemiyorum yalnıııııız'' triplerine girip rol yapmama hiç gerek yokmuş : )<br />seviyorum artık, hem de gerçekten içimde öyle geliyor.<br /><br />hatta bazı grupları o kadar çok seviyorum ki, yeni albüm yayınlayacaklarını öğrendiğim zaman seviniyorum bile. (bu duygu sadece ezgi'ye has sanırdım. çünkü bizim çevrede yabancı müzik dinleme özelliği ona aitti) 5 yıl aradan sonra Kings of Convenience yeni albüm çıkarıyor. (ne kadar ben yabancı müzik dinliyorum artık abi desem de hala 'convenience' yazarken zargan'a giriyorum. türevleri için bkz. convinience, convence, convience...) bu muhteşemlerin albümünden ilk şarkıyı ( mrs. cold )en sevdiğim ay olan eylülde dinledim. öyle pek zevkten dört köşe olmadım ama albüm için umutla doldum. albüm tam da ben prag'ta iken çıkacak, yani ben albümün şarkılarını herşeyden çok uzakta, belki de olmak istediğim yerde ama kesinlikle yalnız dinleyeceğim. sonbahar'da verilebilecek en güzel hediyeydi bu. depresif bir kişiliğim olmamasına rağmen seviyorum eylülde depresyona girmeyi, çok kaliteli oluyor çünkü. sırtta depresyon hırkası, kulakta illa ki kings of convenience şarkıları ( özel bi'tercih yapmka gerekirse know how) bence bu muhteşemler sayesinde depresyonun kalitesi kesinlikle artıyor. ben de en kısa zamanda artık prag'a gidip hayatımın en zevkli depresyonunu bu muhteşemlerle geçirmeye hazır hissediyorum artık <br />kendimi.<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgULlnETiVMgFjCf4Oa10YTNIR6CABlVsveHvpf2q8tAuFFQabpCbOQII5sKgXYKsJIPF-CY-ZOAr8r8JfHu5VpoNmurrHm2ZNiEKBq89xRSyopBXeiSlJkEvUvy-Kut6QsECOc8oR3WZMk/s1600-h/KoC_Declaration_of_Dependence.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgULlnETiVMgFjCf4Oa10YTNIR6CABlVsveHvpf2q8tAuFFQabpCbOQII5sKgXYKsJIPF-CY-ZOAr8r8JfHu5VpoNmurrHm2ZNiEKBq89xRSyopBXeiSlJkEvUvy-Kut6QsECOc8oR3WZMk/s400/KoC_Declaration_of_Dependence.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380216632636014418" /></a><br /><br />ps: albüm kapaklarını çok ama çok beğendim. günün en sevdiğim saati; akşam üstü. bir naiflik, bir huzur. son 1 ayda biri ruh halimin fotoğrafını çekmek isteseydi, pekala bu fotoğrafı çekebilirdi. kendimi erlend'ın yanına ışınlamam ya da photoshop'lamam an meselesi : )<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGyRThgPQepaZR1QyQz5GkvHoQ2E7JYg-Nw81PN1naHcEgulA3PAEybiVF4THKZ7DujSeGAljwFqd9SeJisboYkOOw2nNbB5kqO5NsZcQBdSwgXC2tgK7upF0KkGPwH4ddEPSCJc3FtDl8/s1600-h/kingsofconveniencepostcard.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 313px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGyRThgPQepaZR1QyQz5GkvHoQ2E7JYg-Nw81PN1naHcEgulA3PAEybiVF4THKZ7DujSeGAljwFqd9SeJisboYkOOw2nNbB5kqO5NsZcQBdSwgXC2tgK7upF0KkGPwH4ddEPSCJc3FtDl8/s400/kingsofconveniencepostcard.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380218668558259474" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-64206315989038121572009-09-11T16:51:00.003+03:002009-09-11T18:55:35.966+03:00yeni yayın dönemicanım yeniden yazmak istedi. bu kişisel blog olayının en güzel tarafı canın istediğinde yazmak/yazmamak. belki sonra yine istemez, üşenirim. daha sonra herşeyi ama herşeyi yazasım gelir. bilmem. sonuçta bir gazeteye ya da dergiye günlük yazı yetiştirmiyoruz ya. büyüdükçe ''canın istediği şey''leri yapma konusunda daha da özgürlüğünü kaybediyor ya insan, en azından bu kalsın diyorum ben.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-54413624958460022592009-04-27T22:23:00.004+03:002009-04-27T23:02:36.715+03:00ama ben hiç intihar etmem kihırslı bir insanım. ama hiç bir zaman hırsım beni olumsuz etkilemedi. çünkü doğru yönettim,doğru yönlendirdim. öyle tehlikeli bir şey ki aslında! bazen itici bir egoya, bazen de kompleksli bir acize dönüştürüveriyor insanı. ben bu ikisinin ortasında kendi çapımda bir denge tutturdum. bu yüzden ne çok üzüldüm ne çok boşverdim. ama içte yaşananlar dışarı her zaman öyle yansımıyor muhtemelen. bu yüzden içinde kötü niyet barındırmamasına rağmen eleştiri dozu ağır ve saçma sözlere karşı tepkim oldukça sert oluyor. içinde haklılık payları olduğu için değil, beni hiç mi tanımadıklarını düşündüğüm için. böyle sözler beni gaza getirmenin aksine şevkimi kırıyor, yapmadıklarıma üzülmek bir yana, yapacaklarımdan cayıyorum.<br /><br />ben buyum, bu kadarım ama her gün dünden farklı olmaya çalışıyorum. bu gelişim/değişim belki yavaş, belki tutuk. ama tutturdum bir tempo kendi halimde ilerliyorum. elimden geldiğince, gerçekten daha fazlası değilim. işte o yüzden kimsenin başarısı yüzünden azap verici acılar yaşamam ben. küçük bir parça bulurum kendime göre, harmanlarım içimdekilerle şevkimi arttırır, yoluma devam ederim. yine böyle bir dönemdeyim iyi-kötü birşeyler var aklımda, ben bunları yapmak isterken, böyle cümleler duymak beni çok üzüyor/sinir ediyor. bi de en yakınından duydun mu, of daha da kötü. gitti içimdeki tüm heves.<br /><br />gelir belki sonra.oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1183203074407778628.post-14469899624102303152009-04-25T03:36:00.008+03:002009-11-25T04:09:53.105+02:002.kısa film çok yakında!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzercI3FLZS3nrVSpl9hzuQhxFxx6jRhcHQIv__lc08ZTwCV-QnOUcpy8xtyZmDoPQolVFjtJUloeOQZ6mGqvLypVxLozHWEpNCUwSJXqk1JWWY2TbO7dYwYfUYCDkMCayv53TbOWT0ML1/s1600-h/baom2.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 371px; height: 338px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzercI3FLZS3nrVSpl9hzuQhxFxx6jRhcHQIv__lc08ZTwCV-QnOUcpy8xtyZmDoPQolVFjtJUloeOQZ6mGqvLypVxLozHWEpNCUwSJXqk1JWWY2TbO7dYwYfUYCDkMCayv53TbOWT0ML1/s400/baom2.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5328714037891780354" /></a>oğul.http://www.blogger.com/profile/12310925593449300032noreply@blogger.com9