hırslı bir insanım. ama hiç bir zaman hırsım beni olumsuz etkilemedi. çünkü doğru yönettim,doğru yönlendirdim. öyle tehlikeli bir şey ki aslında! bazen itici bir egoya, bazen de kompleksli bir acize dönüştürüveriyor insanı. ben bu ikisinin ortasında kendi çapımda bir denge tutturdum. bu yüzden ne çok üzüldüm ne çok boşverdim. ama içte yaşananlar dışarı her zaman öyle yansımıyor muhtemelen. bu yüzden içinde kötü niyet barındırmamasına rağmen eleştiri dozu ağır ve saçma sözlere karşı tepkim oldukça sert oluyor. içinde haklılık payları olduğu için değil, beni hiç mi tanımadıklarını düşündüğüm için. böyle sözler beni gaza getirmenin aksine şevkimi kırıyor, yapmadıklarıma üzülmek bir yana, yapacaklarımdan cayıyorum.
ben buyum, bu kadarım ama her gün dünden farklı olmaya çalışıyorum. bu gelişim/değişim belki yavaş, belki tutuk. ama tutturdum bir tempo kendi halimde ilerliyorum. elimden geldiğince, gerçekten daha fazlası değilim. işte o yüzden kimsenin başarısı yüzünden azap verici acılar yaşamam ben. küçük bir parça bulurum kendime göre, harmanlarım içimdekilerle şevkimi arttırır, yoluma devam ederim. yine böyle bir dönemdeyim iyi-kötü birşeyler var aklımda, ben bunları yapmak isterken, böyle cümleler duymak beni çok üzüyor/sinir ediyor. bi de en yakınından duydun mu, of daha da kötü. gitti içimdeki tüm heves.
gelir belki sonra.
ama ben hiç intihar etmem ki
27 Nisan 2009 Pazartesi
written by oğul. an: 22:23 4 reaksiyon
emrah koş egonu sikiyorlar!
24 Nisan 2009 Cuma
flaş, flaş, flaş! eski sevgilim beni msn'inden engelledi : ) ve benim buna verdiğim tepkinin bir ortaokul çocuğunun verdiğinden asla bi'farkı yok. sakinleşip, olayı başa sarıyorum.
bir gece oğulcan izmir'de evinde otururken, eski sevgilisi online olur. msn'deki fotoğrafı şahanedir, yıllar ona yaramıştır. bir an aklına geçmişte kanıtlanan tezi ''biz eski sevgiliyiz, her an sevişebiliriz'' gelir. ve bunun üzerine mesaj atar, cevap gelmez. oğulcan sinirlenir üstüne bir soru işareti gönderir, sonra ünlem ve bilumum noktalama işareti. en son çare çıkardığı o iğrenç sese rağmen titreşim gönderir. ve sanırım bu eski sevgilisi için de son nokta olur. bir anda çevrimdışı gözükür. oğulcan durumu anlar, hemen cep telefonuna sarılır ve tam bir teeanage mesajı atar. ''ha yalnız bunları aştığımızı sanıyordum, ayıp oldu be''. tabi ki cevap gelmez. sabah olur, oğulcan sapık gibi msn'ini kontrol eder, çevrimdışı çevrimdışı. sonuç ego yerle yeksan.
bazen egomuzun zedelenmesi için bizzat çaba harcadığımızı düşünüyorum. ben bunu çok sık yapıyorum mesela. abi bırak, izmirde olduğunu biliyor, çok isterse senle görüşmek arar zaten di mi kendisi. ama yoook, illa direticek, illa bi'harekete geçecek. böyle sonuçlar müstahak bana. halbuki tam tersi bu izmir molası egomu yeniden yükseltmem içindi son gününde gayet başa döndüm. bu olayı al, ortaokula giden bir çocugun blog'una koy, hiç yadırganmaz, cuk oturur. geldim 21 yaşıma, ne msn'i, ne engellenmesi! kızıyorum kendime.
istanbul'a gitmek istiyorum. okula, derslere. film çekelim istiyorum. gezelim. konserler, festivaller. tünel'i özledim. her ne kadar sevmesem de istanbul'da başka bir kaçış noktası. her yerden de kaçıyoruz, o ayrı mesele. bazen kim olduğumu, hayallerimi, hayatta nereye gelmek istediğimi unutuyorum. gerçekten basit insanların götünü kaldırıp, egomu huzurlarına sunuyorum. onlara yüksek sesle ''kıçım'' diyor, kendimi daha iyi hissediyor, yoluma devam ediyorum.
ve
kendime layık olmaya söz veriyorum.
written by oğul. an: 14:24 6 reaksiyon
ctrl+alt+del
23 Nisan 2009 Perşembe
İyi oldu iyi. Biliyordum ben İzmir'in bana iyi geleceğini. Her ne kadar İzmir umduğum bahar havasını taşımasa da, ruhu yetti kendime gelmeme. İçine virüs girmiş, hiç bir programı doğru düzgün çalışmayan bir bilgisayar gibiydim. Kilitlenmişti hepsi,ne yeni bir program açabiliyordum ne de eski açtıklarımı kapayabiliyordum. İzmir'e kaçış güzel bir 'reset' oldu. Yeniden başlattım kendimi, eski dosyalar hala orda ama en azından kitlenmiyorlar şimdilik. Arada bir yapmak lazım, kaçmak lazım.
İnsan yeniden başlatınca kendini herşeye daha bi'hazır hissediyor kendini. Enerjim yerinde, umudum sonsuz, hırsım ebedi... Oyuna devam-biz hiç yorulmadık.
written by oğul. an: 03:32 0 reaksiyon
cümle içinde kullan: izmir
kıçım
22 Nisan 2009 Çarşamba
kesinlikle bu sene lugatımıza eklenen en güzel, en özlü söz. iyelik eki almış bir kaba et bu kadar mı güzel anlatır ifade edilemeyen o duyguları/düşünceleri. özünde 'sen kimsin' sözde sorusunu soruyor, üstüne bir de inceden dalga geçiyor. ayrıca 'ç' harfinin varlığı nedeniyle pek şirin telaffuz ediliyor. şöyle bir özelliği de var bu sözün: biri için sarf ettiğiniz anda o kişiye olan bütün siniriniz/nefretiniz/ezikliğiniz yok oluyor. kıçım diyorsunuz ve pek şen hayatınıza devam ediyorsunuz, o kişi/kişiler zerre kadar umrunuzda olmuyor. böyle de bir gücü var. çok rahatlıyor, kendinizi en üst görüyorsunuz. bir kelime ile ego savaşından galip ayrılıyorsunuz. (en azından kendi cephenizde bu böyle biliniyor) çok sihirli, çok anlamlı bir sözcük. seviyorum çok.
written by oğul. an: 01:45 1 reaksiyon
hepsi çocuğum gibi, ayırt edemem ki !
12 Nisan 2009 Pazar
uzun bir aradan sonra ilk defa çekeceğim film için heyecanlıyım. bu bana pek fazla olmuyor. sinema-tv okuduğuma ben bile inanmazken, bir kısa film çekeceğim için heyecanlanmak garibime gidiyor. ama heyecanlıyım işte. az önce başrol oyuncumla konuştum ve onunla bir çalışma takvimi çıkardık. spring break'te ayrıntıları belirleyip yakında bu takvimi, filmde görev almak isteyen arkadaşlarıma dağıtacağım-ki insanlar ona göre kendilerini ayarlasınlar. okulun son ayına tekabul edecek, atıf'ın final ödevi, tuna'nın sınavıydı derken yogun haftalar olacak. ama bir şekilde altından kalkıcaz evelallah. neden bilmem o kadar gazım ki, yazın da bir şeyler çekip, Prag'a ellerim dolu gitmek istiyorum. ama bu doluluğun niteliği de önemli tabi. ama içime sinmeyen bi'fikri gerçeğe dönüştürmeme konusunda pek bi tecrübeliyim zaten ben.
27 nisanda sayın yardımcı yönetmen aylin durmaz ile birlikte mekan araştırmaları yapmaya başlıyoruz. zira 7 tane mekan var. ve bu sefer aldım elime kamerayı, koştum cihangir semalarında olmayacak. bana öyle geliyor ki ortaya sevimli ve şeker bir iş çıkacak.cıvıl cıvıl tam bir bahar filmi! ben ki film çekmeye öyle pek hevesli biri değilim, bu sefer çenem düşüyor, içim kıpır kıpır oluyor. umarım içimdeki heyecan kadar güzel bir kısa film olur. bakalım!?
written by oğul. an: 20:05 4 reaksiyon
bu su durdu
2 Nisan 2009 Perşembe
anılarıma ihanet edilmiş gibi hissediyorum. hesap sormak istiyorum ama muhatabım olması gereken insanlar gülben ergen ve bülent ortaçgil olunca, bu iş zor yonca çalıyor kulağıma. nasıl, nasıl, nasıl ? gülben ergen denilen kadın, benim ve bir çok insanın en özel/güzel anlarına tanıklık etmiş ''Bu su hiç durmaz''ı söylemeye kalkışabilir. O şarkı ki, benim kendi çapımda yaşadığım ilk aşkımın soundtrack'iydi. fengshui esintili odamın penceresinde böğüre böğüre 'sen hep kendine önlemler aldın...' diye başlar, onun da bu ilişkide birşeyler yaptığına ikna etmeye çalışırdım kendimi. önlem alması sevindirici bir şey değildi kuşkusuz ama en azından bir şey yapıyordu diye kandırıyordum kendimi. ben kendime zaten yasaklar koyuyordum. önümüzdeki barajları bir bir aştığıma/aştığımıza da inanmaktaydım. suyun durdugunu kabullenmeme isteğindeydim nicedir ama gülben ergen denilen kadın yüzünden farkettim ki bu su durdu. iki koldan üzüldüm, ne yalan.
kol1/ ben artık büyüdüm. tek başıma iki kişilik duygular yaşamayacak kadar büyüdüm. geçmişi boşa yaşanmamış hatırlamak için şimdiki zamanda yapılan fedakarlıklar saçmaymış. durdum. şimdi hem geçmişi iyi hatırlıyorum, hem de bügün geçmiş için bir şeyler yapma telaşından çok uzaktayım.
kol2/ ben aslında ortaçgil'e kızıyorum. nasıl o güzel şarkısını o kadının ağzından dinleyebiliyor? yıllarca o kadar idealist tutum sergile sonra git en özel şarkılarından birini sürekli sınıf atlama çabasında olan şirinlik(!) muskası eski bir porno oyuncusuna ver. eyvallah insanlar kendini geliştirebilir, hatta değişebilir. ama 'bu su hiç durmaz'ı söylemeye cüret etmek, bu kadar kolay mıdır ya? ha bi'de albüm kapak fotoğrafında koltukta bir gitar, elinde kahve ile görüyoruz. ha şimdi oldu işte, şimdi gerçekten entellektüellere hitap eden 'akustik' şarkılar söyleyip zuhal olcay mertebesine ulaştın gülbencim. yakında şimdilik sadece koltukta duran o gitarı eline alıp, indie-pop yapmandan korkuyorum. yok yok ama ben en çok ortaçgile kızıyorum. değirmenler'i ferhat göçer'e, pencere önü çiçeği'ni ebru gündeş'e verirse bu şen tablo tamamlanır kanımca.
written by oğul. an: 20:04 4 reaksiyon